18 Haziran – 28 Ağustos 2021 tarihleri arasında gerçekleşen Yedinci Vadi (The Seventh Valley) adlı grup sergisi, Alev Ebüzziya Siesbye, Behçet Safa, Bilge Friedlaender, Canan Tolon, Füsun Onur, Gökçen Dilek Acay, Murat Morova ve Serdar Arat’ın eserlerini bir araya getiriyor. Pers Mitolojisi’nde Simurg olarak geçen ve her şeyi bildiğine inanılan efsanevi kuşun peşine düşen kuşların uğradığı yedi vadiden ilham alan sergi, içinde bulunduğumuz dönemde içsel yolculuklarımız esnasında karşılaştıklarımızı, göze aldıklarımızı ve yüzleşmelerimizi düşünmeye davet ediyor.
“Bilgiye nasıl ulaşırız?” Belki de bu, Simurg Efsanesi’nin ortaya çıkışının temel sorularından biridir. Rivayete göre, bilgeliğine inanılan bu kuşun kanadından bir tüy bulan tüm kuşlar yolunda gitmeyen şeyler için ondan yardım istemeye karar verince, ona ulaşmak için yedi dipsiz vadiyi geçmek zorunda kalırlar. Zaman içinde her şeye sahip olmanın hevesine kapılanlar, güzellikten gözleri kamaşanlar, cehalet yüzünden ne aradığını bile unutanlar, umudunu kaybedenler, yalnızlaşıp bencilleşenler ve altıncı vadide de dedikodulara kanıp yolundan vazgeçenler kaybolup gider. Yedinci Vadi, yani Ben Vadisi’nde ise her kuş ayrı bir şey söyleyerek hep bir ağızdan konuşmaya, birbiriyle mücadele etmeye, liderlik yarışına girmeye başlar. Bu vadiyi aşmak zordur; yalnızca otuz kuş Kaf Dağı’na varabilir. Burada ise Simurg’un aslında “otuz kuş” demek olduğunu, yani aradıklarının kendileri olduğunu anlarlar; bilgeliğe giden yol, esasında kendilerine yaptıkları yolculuktur.
Arada kaldığımız bir zamanda, belirsizliklerle mücadeleye umudumuzu yitirmeden devam etmeye çabalarken, tıpkı bu yedi çetin vadide olduğu gibi her gün başka bir zorlukla yüz yüze geliyoruz. Sanat ise bize eşlik ederek yolumuzu açmaya, birlik olmamıza, keyif ve ilham almamıza, sorgulamamıza imkan tanımaya ve kendi içinde bir bilgi evrenini inşa etmeye devam ediyor. Simurg, dünyaların yıkılışlarına ve yeniden yapılışlarına şahit olurken, durduğumuz eşik ise adeta Yedinci Vadi’ye benziyor. Galeri Nev İstanbul’da yeni bir döneme başlamadan önceki son sergi, içinde döngüselliği, ritüelleri, mitolojiyi, doğa – insan ilişkisini ve biçimsel arayışları barındırarak birlikte inşa edeceğimiz umudu yeniden hatırlatıyor.