Murat Morova’nın, adını Filibeli Ahmed Hilmi’nin Â’mâk-ı Hayal başlıklı kitabından alan kişisel sergisi, 35 yıla varan sanat yolculuğunda içerik ve estetik bağlamında nasıl ilerlediğine, kendi görsel ikonografisini süreç içinde nasıl oluşturduğuna ve durak noktalarına dair bir değerlendirme sunuyor.
Hayatımıza dahil ettiğimiz her gösterge, tekrarlanan her cümle veya içselleştirdiğimiz her bilgi, doğru zamanda kendine somutlaşacak bir alan bulur. Morova’nın da yıllar içinde özellikle Tasavvuf dünyasının zengin felsefe geleneği ve İslam estetiğinin heterodoks yanından hareketle kendi dünyasına aldığı sembol, fikir ve metinler, onun görsel dilini yorumlamada başlıca kaynakları oluşturur. Sanatçı, bu serüveni kendisinin de beslendiği ana kaynaklardan olan kitaplarla özdeşleştirerek, galeri duvarını adeta çok parçalı bir kitap gibi kurgular. Kimi zaman kitap ciltlerine doğrudan müdahaleyle oluşturulan, kimi zaman bu kitapların içerisinden bulduğu çeşitli belgeler üzerine resmedilen sahnelerin her biri, sanatçının geçmiş serilerinden işlerine belirgin referanslar yoluyla bağlanır.
Morova’nın görsel dili, bir yandan kendini toplumsal ve politik eksende nasıl konumlandırdığına, diğer yandan da dünyanın geçirdiği süreçlere bugünden bakışı üzerinden verdiği tepkiler ve etik anlayışına dair semboller barındırarak, eleştirel yaklaşımları estetik ifade biçimleriyle okumamızı sağlar. Sanatçı, bir dönemin bilgi dünyasına hizmet eden, ancak daha sonra değerini kaybeden, lağvedilmiş veya kullanılmayan kitapları dünyanın mevcut halini ve kendi yolculuğunu bugünden yorumlamak üzere araçsallaştırır. Sergide hem kitapları hem de çok çeşitli buluntu çerçeveleri kullanan Morova için, hazır nesne kullanımı ve malzemenin dönüşümü bu bağlamda oldukça önemli bir noktada durur. Sanatçının birey, toplum ve çevre ilişkisine dair yolculuğuyla sergiye adını veren Â’mâk-ı Hayal adlı kitap arasında ise, kitabın ana karakterinin eser boyunca ruh ve kainatın sırrını araması, hayallerinin derinliklerine doğru yolculuğa çıkarak kendini ve amacını bulmasına dair öznel bir paralellik yakalanır. Morova’nın kendisi ve dış dünyasıyla ilişkisi üzerinden ipuçları sunan ve bu sürecin önemli parçalarını dışa aktaran yeni serisi, eserlerin arasındaki bağlantılarla da adeta bir kitabın devam eden cümlelerini izleyicinin bilgi ve algısına göre derinleşebilecek bir yüzeyde buluşturur.