Murat Morova, günümüzde en çok kaybedilen değerlerin samimiyet ve safiyet olduğunu düşünüyor. Çocukluğunda ona okunan Taşbaskı Halk Hikayeleri’ndeki fantastik kahramanlar aracılığıyla birçok değerin nasıl yüceltildiğini hatırlıyor. Kahramanların fiziksel güçlerini adalet ve iyilikten yana kullanarak, toplumsal mesaj verdiği bu hikayelerden Hz. Ali Cenkleri, Destanlar ve Halk hikaye kitaplarındaki resimlerin estetik ruhundan esinlenen sanatçı, bu sergisinde günümüz dünyasına dair bir anlatıda bulunuyor.
Rivayet eden, anlatan kişi anlamına gelen Râvî kelimesi, namuslulukları ile tanınan ve peygamberin hayatına dair yaşananları olduğu gibi aktarma hakkı tanınan kimseler için kullanılırdı. Daha sonra halk arasında söylenceler, hikayeler, destanlar anlatan kişiler için de kullanılır oldu. Sergiye adını verdiği bu kavramdan ilham alarak Morova, bugünün açmazlarını, politik yanlışlıklarını ve ahlaki bozukluklarını kendi dili ve estetiği doğrultusunda aktarma görevini üstleniyor. Resmettiği kahramanın baş etmeye çalıştığı konular arasında günümüzün nabzını tutan iklim değişiklikleri, doğayı tahrip eden projeler ve mültecilik sorunu başta geliyor.
Sergide kağıt ve tuval üzerine karışık malzeme ile oluşturulan eserler, bu hikaye kitaplarında yer alan taşbaskı resimlerin dokusunu anımsatıyor. Bu yöntemle sanatçı, hem yazılı hikayelere gönderme yapmış oluyor, hem de malzemeyi alçak gönüllü tutarak izleyici ile yapıt arasındaki samimiyeti korumaya çalışıyor. Malzeme seçimi ile bir yandan da zamansızlık hissini uyandırmayı hedefleyen Morova, hikayelerindeki kurgusal ve döngüsel zamana işaret ediyor.
Topluma ve bugüne dair olanı, gelenekten esinlenerek oluşturduğu kişisel üslubu ile dile getirebilmesiyle tanınan Morova, bu eserlerde Batı resminin kaçındığı illüstratif estetiği savunarak, eserlerine yansıtıyor. Tamamı anlaşılmasa da, bir hikayeye işaret eden imgelerde toplumsal hafızamızda yeri olan, fakat tam olarak ifade bulmamış olayları, fikirleri, bu estetikle anımsatmayı umuyor.