Mübin’in resimleri bize iç ışığı, yaşamın gizeminin ışığını gösterir.
Lydia Harambourg
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Paris’e yerleşen ve Türk Modernizminin öncülerinden biri haline gelen Mübin Orhon’un Galeri Nev İstanbul’daki altıncı kişisel sergisi açılıyor. Sergi, sanatçının 70’li yıllarda yaptığı kağıt üzerine guaş işlerinden bir seçki sunuyor.
Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Maliye bölümünü bitirmesinin ardından 1948’de Sorbonne’da İktisat Doktorasına başlayan Mübin Orhon, kısa süre sonra okulu bırakarak kendini tamamen resme verir. O dönemde tüm dünyadan sanatçıların mabedi haline gelen Paris’e yerleşme kararı alır. Abidin Dino’nun sözleriyle, Paris’te “50.000’i bulduğu söylenen ressam kalabalığı ortasında”[1] Orhon kendi çizgisini yaratmaya çalışır ve Iris Clert, Lucien Duran gibi Paris’in öncü galerilerinde eserlerini sergiler.
Orhon’un sanatsal üretimine en çok katkıda bulunan karşılaşmalardan biri, sanatçının 1960’larda tanıştığı ve hayatının sonuna kadar toplamda 63 eserini toplayan koleksiyoner çift Sir Robert ve Lady Sainsbury ile olanıdır. Zaman içinde sanatçının en önemli dostlarından biri haline gelen bu çift, Avrupa’nın en önemli koleksiyonlarından biri olan Sainsbury koleksiyonunda Degas, Giacometti, Picasso, Francis Bacon gibi isimlerin yanı sıra, Orhon’a yer verirler.
Sanatçının sergide yer alacak işleri, 1975 yılında taşındığı Boulevard Raspail üzerindeki atölyenin penceresinden gözlemlediği ışık huzmelerinin soyut etkilerini barındırır. Bu işlerde, Orhon’un ışığın renkler üzerindeki etkisine olan büyük ilgisi ve bu etkiyi resmin olanakları dahilinde ifade etme uğraşı görülür.
Orhon’un eserlerine çok yakından tanık olan kızı Bénédicte Schribaux, sanatçının kağıt eserlerini şöyle açıklar: “1970’lerden itibaren gelişen göz kamaştırıcı kağıt işleri, Mübin’in dünya sanat tarihine attığı imzası oldu. Bunlar, masanın üzerine eğilmiş, atalarından kalma minyatürü işleyen bir adamın mahremiyetiyle, evrenselin birleşimiydi.”[2]