İnci Eviner’in son video çalışması “Modern Çöküşün Bakımı”nın sunulduğu yeni kişisel sergisi Galeri Nev İstanbul’da 6 Aralık tarihinde açılıyor. Prodüksiyonu Marseille-Provence 2013, Capitale Européenne de la Culture 2013 tarafından üstlenilmiş eserin ilk gösterimi 2013 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamındaki “Ici, Ailleurs” sergisinde gerçekleşmişti. “Modern Çöküşün Bakımı” 4 Ocak 2014 tarihine kadar Galeri Nev İstanbul’da görülebilir.
Modern mimari hayatımızı ve zihnimizi şekillendirirken kültürel farklılıkların dışlandığı bir evrensellik modeli geliştirdi. Bu modelin dayattığı mekan anlayış, belirli inanç, algı, bilgi ve tarih yazıcılığı sistemlerini içeren bir modeldir ve hiçbir zaman varsayımlardan ve şüpheden muaf kalamamıştır. Özellikle 2. Dünya savaşı sonrasının fütürist, barınak ve kamuflaj mimarilerine bakıldığında bu ideoloji, kullanılan tasarım tekniklerinde daha da belirginlik kazanır.
Eviner “Modern Çöküşün Bakımı”nda parçalanmış uzay boşluğunu farklı tarihsel karşılaşmaları olanaklı kılan ve sürekli işleyen bir sahneye dönüştürür; örneğin Albert Kahn&Associates mimarlık ofisinin 1941 yılında inşa ettiği Pratt&Whitney uçak motoru fabrikası Andrea Palladio’nun iç mekan çizimlerine eklenerek bir yeraltı tüneline dönüşürken, hayali yaratıklar için-muhtemelen bunlar göçmenlerdir- bir sığınak haline gelir. Bu tekinsiz karşılaşmalar, pek çok farklı örnekte uygulanır ve işleyen, kendini yaratan ve yalanlayan paradigmalara dayalı kaymaların olduğu bu boşluk-sahnede gerçekleşir. Burada hemşireler saçma bir çaba içinde bu modern yıkımı iyileştirmeye çalışırlar.
“Modern Çöküşün Bakımı” kapsamlı bir araştırma ve çok katmanlı desen ve video üretimi süreçlerinin sonucunda şekillenir. Eviner mimarı tasarımın çizim dilini kendi desen diline dönüştürürken, bu planların izlerini yarım bırakır ve kendi desenleriyle devam eder. Bu süreçte elde edilen karmaşık çizim dili 3D modelleme teknolojisine aktarılarak 3 boyutlu algılanan bir mekana taşınır ve yaratılan bu ortamda yeni bir yaşam kurulur. Figürler bu tuhaf mekanda varolabilmek için olağan üstü bir çaba gösterirler Bu sağa sola sürekli koşuşturan, yüzen, uçan hareketli figürler tam da Agamben’ın sözünü ettiği insan ve vatandaş arasındaki gerilimi gözler önüne serer.
Mimari tasarım sürecinin beklenmedik olana bir olanak sağlaması için farklı bakış açılarını çakıştırarak yaratılan bu ortam modernizmi, kayıpları ve bastırdıklarını geri kusmaya zorlar. Bu eklenmiş, parçalanmış, boşlukta yüzen perspektif, kaçış noktasının belirsiz olduğu yatay ve dikey işleyişle yaratılan paralaks realite, eleştirel bir kapasiteyi de açığa çıkarır ve günümüzün global iyimserliği içinde kenarlarını kaybetmiş çelişkileri görünür kılmak için bir olanağa dönüştürür.