İnci Eviner’in yeni kişisel sergisi, Kalanlar, Geri Dönenler ve İmalar, 10 Haziran’da açılıyor. Sanatçının çalışma pratiğinin temelini oluşturan çizimleri, mekânsal bir kurguyla galeriye yayılıyor.
Eviner’in görsel diliyle zihnindeki imge-kelime bağlantılarının buluşması, yapıtların kendi içlerinde özerk, mekanla ilişkilerindeyse bütünsel bir dizge yaratıyor. Eviner, çizme eylemini “hafızanın boşluklarıyla dünya içindeki şeyler arasında köprüler kurmak” olarak betimleyerek sergideki yaklaşımından şöyle bahsediyor: “Desen, benim için, görünür dünyadan Kalanlar, tanımlanmamış alanlardan Geri Dönenler ve çeşitli İmalar arasında hızlı ilişkiler kurulmasına yönelik bir eylem planı. Kağıdın alanıysa bana göre psişik bir coğrafya gibi ve bu coğrafyada imgeler arasındaki karmaşık ilişkilerin şiddeti, mizahla birleşiyor.”
Sanatçının hafızasında ve sanat pratiği içinde oluşan imge bankası, farklı çizim biçimleri arasındaki ilişkileri kesintisiz olarak bozup yeniden inşa eden aygıta malzeme sağlar. Bu aygıt çalıştıkça, form ve fikirler, kolektif hafızanın gizli kalmış görsel dilini şekillendirir. Çizimler galeri duvarları boyunca birbiri ardına sıralanırken seyirciden iki farklı boyutta algılanmayı talep eder. Detayları ancak yaklaşarak görmek mümkündür; bu da bakışı yavaşlatır ve bedensel hareketi etkiler. Desenlerin mekana yerleştirilme biçimiyse, uzak bir manzara etkisi yaratarak izleyiciyi dışarıda bırakır.
Çizimlerdeki çağrışımların çeşitliliği, izleyicinin bilinen dünyanın bilinmeyen koordinatlarını algılamasına aracı olur. Bu deneyim, Eviner’in deyimiyle; “bir anda görünür olanın açıklığını yıkarak hesaba katılmamış imgelerin eylemine dönüşür.” Ticari açıdan değerli bir meta olarak görülen balinaların el yapımı füzelerle birleştiği imgelerden, Kuleli Askeri Lisesi’nin altına oyulan yeraltı geçitlerine; birdenbire canavara dönüşen Taksim Camisi’nden prenses masallarının silinmesini dileyen kızlara; fil kulaklarından geniş ovalara açılan bahçelerden delilerin zihin emarlarına; kendi gözlerini kör etmeye çalışan atlas oyuncak ayılardan, bir sinir krizi sırasında manolyaları tek elle parçalayanlara varan sınırsız bir imgelem dünyasını içeren bu dilin, metin parçacıkları tarafından kuşatıldığı bir dünyada el yordamıyla yönümüzü bulmaya çalışırız.